Moğolistan’da Hırıstiyan Misyonerlerinin Çalışmaları:

*Serikcan KENDEBAY

Moğolistan’da hem Müslüman topluluklara hem de Budist, ateist ve diğer dinlerden olan Moğollara karşı Hıristiyan misyonerlik faaliyetleri gerçekletirilmektedir. Misyonerlikle ilgili olarak bölgede yaşananları aktaracağım. Bu konuya en yakından şahidlik eden bir Moğolistan’lı hanımdan aldığım bilgileri sizinle paylaşmak isterim:

“Moğolistanın Hovd şehrinde ailemle ikamet ediyorduk O sırada İngilizce bilen işçi alınacak ilanını okur okumaz kardeşim başvuruda bulundu ve neticede burada çalışmaya hak kazandı. Kardeşim iki sene burada çalıştıktan sonra ben o iki sene zarfında Türkiye’ye Kur’an kursunda okumaya gitmiştim. İki sene sonra memleketime tatile geldim. Kardeşimle konuşurken çalıştığı yeri anlattı.İşyeri benim dikkatimi çekmişti ve baktım ki kardeşimin çalıştığı yer Norveçli Lüteriyen Misyonu (NLM-M). Moğolistan Adalet Bakanlığı tarafından kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşu olarak tescil edilen bir Hristiyan kurum olduğunu anladım ve hemen kardeşimi Türkiye’ye aldırttım. Elhamdulillah İslam dini bilen ve eğitimli bir Müslüman haline dönüştü. Sizinle paylaşmak istediğim asıl konu; yukarıda bahsetiğim kurumun çalışma tarzını ve misyonerlik faaliyetleridir. Bunu paylaşarak bu hususta İslam ümmetinden bir nefer olarak neler yapmamız gerektiğini düşündürmektir.

Kısaca bu kurumun çalışmalarından bahsetmek istiyorum. Moğolistan’ın üç (Govi Altai, Bayan Ölgey ve Hovd ) şehirlerine açılan bu kurum; sosyal, eğitim ve sağlık hizmetlerini geliştirerek Moğolistan halkına kendilerini adamıştır. MLN ayrıca yerel kiliseler ve Hristiyan kurumlarıyla da işbirliği yapmaktadırlar. Bir önemli nokta da; “çocuk hakları ve çocukların korunması”adı altında projeler üreterek oldukça dikkat çekmektedirler. Bu projelerde çocukların gençlik çağını yaşarken temel ihtiyaçlarını karşılamak, ”ortak kültürleri geliştirme” adı altında çocukları kendi kültürlerine alıştırmaya çalışılmaktadırlar. “Sosyal hizmet eğitimi, farkındalığın artırılması, yetenek ve kapasiteyi geliştirme, süretiyle toplumun ilerlemesine katkıda bulunma” başlıkları altında kendi kültürlerini çocuklara küçük yaşlardan itibaren öğretmeye ve alıştırmaya ve kendi fikirlerini farkettirmeden aşılamaya çalışmaktadırlar. Temel sağlık yardımları projeleri de Moğolistanın (Govi Altai , Bayan OLgey ve Hovd) şehirlerine 2008- 2012 yılları arasında uygulanmıştır. Bu projenin bütçesi de Norveç halkı tarafından toplanmış olup “Evangelist müjdeli haber ulaştırmak” adına kiliseler açmışlardır. Buradan anlaşılacağı gibi yavaş yavaş hem dini hem de kültürel faaliyetleri Moğolistan milletine kabullendirmiş ve merkezlerini kurmaya kadar işi geliştirmişlerdir. Bunun dışında da bir çok yorum yapılabilir ancak Moğolistan’daki bir diğer çalışmalardan bahsetmeye devam edeceğim.

İnsanlar arası ilişkiler:
Onlar için en önemli ahlaki prensip: ‘Hoşgörü ve adalet sahibi insan yetiştirmek’. İnsanlara ve tüm canlılara merhametle bakmak, insanlarla kaynaşmak, şakalaşarak karşısındaki insanı anlamak ve onlara göre davranış sergileyip kendilerine çekmek şeklinde çalışırlar. Bunun için gerekirse kendi sevmediği davranışlardan da vazgeçerek karşındakine önem ve saygı göstererek kendilerine çekmeye gayret ederler.

İş konusunda da son derece hassas davranırlar. Haksızlık yapmamak ve insanların ailesiyle vakit geçirmesi gerektiğini düşündürler ve buna önem verirler. Bu nedenle mesai saatleri biter bitmez evlerine çabucak göndermeye çalışırlar. Eğer mesai saatinden fazla çalışmışsa ek ücret verirler. Çalışanlarına karşı bazı dikkat çekici davranışlarına şahid olduk: İş yerlerinde memurlara asla “ sana iş verdim, çayımı getir, yemek getir!…” şeklinde muamele yapmazlar. “Senin görevin budur bunun dışında başka şeylerle kafan meşgül olmasın!” düşüncesini işçiye hissetirirler ve ellerinden gelirse işini daha da güzel yapması içinyardım ederler.

Bunları anlatmamım sebebi; insan inandığı şey hakkında bilgi sahibi olması tek başına bir şey ifade etmez, onu amele döktüğü zaman anlam ifade eder. Bu şekilde zaten konuşmadan daha etkili tebliğ etmiş olur.
Bir diğer dikkat çeken nokta da; bulunduğu ülkenin milli bayramlarını çok önemserler ve bunu benimserler. Bunun iki nedeni olabilir:

a) Milli bayramlar hakkında bilgi edinmek ve bunun kendi dinlerinde bir sakıncası olmadığını göstermek için.

b) İnsanların en çok değer verdiği şeylere değer vererek saygı kazanmak ayrıca empati yaparak ve sosyal hayatın bir parçasını paylaşarak insanlara yakınlaşmak için.

İş ile din konusunu karıştırmazlar. Halkın kendi dinlerinin özel günlerinde yapılması gereken şeyleri yaparlar. Başkalarının dinine karışmazlar hatta tam tersine merak duyarlar. Ben bir defasında mütercim vasıtasıyla İslam dininden bahsedince, son derece dikkatli bir şekilde dinlediler ve sanki anlıyormuş gibi bakıp sözlerimi dikkate aldılar. Daha sonra yumuşak bir üslupla kendi dinlerini anlatmaya başladılar.. Yani karşılıklı olarak ve güzel bir şekilde konuşarak insanları ikna etmeye çalışıyorlar.

Burada bir soruya cevap bulmak gerekir: Misyonerlik faaliyetleri yapan Hristiyanların başarı oranı ne kadardır ? Hristiyan olanlar var mıdır?

El-cevap: Maalesef vardır. Bunlar çoğunlukla kendi dinlerini pek bilmeyen veya din hakkında bir başkasıyla diyalog kuramamış veya kendi dinlerinden tatmin edici cevaplar bulamamış inanca meraklı kişiler, misyonerlerle tanışınca Hristiyanlığı tercih ediyorlar. Misyonerlerle tanışınca, ilgi ve yardım görünce istekle veya mecburen dinlerini kabul ediyor. Zamanla dünyaya onların gözleriyle bakmaya başlıyorlar.

Bir Kazak Türkünün Hristiyan olduğuna kardeşim şahit olmuştur.Bu kişi kazak türk Hristiyanlığı merak edince bu şirkettekiler kendi memleketlerinden Hristiyanlığı çok iyi bilen profesörü getirterek bir tek bu çocuğa dini ders vermesini ve sorularını cevaplamasını sağlamışlardır.

Özetle söyleyecek olursak, misyonerler önce insanlığı inşa ettikten sonra okul, hastane ve kilise açma faaliyetlerine başlamışlardır. Buradan şu mana çıkıyor: “İnsani medeniyetin kurulmadığı yerde inşaatın kurulmasında bir mana yoktur!”

Misyonerlerin bu çalışma usüllerinden bizim çıkartacağımız çok dersler vardır.Kendimizi baz alarak bu sözü söyleyebiliriz: “ Davet ederken önce İslam medeniyetini kuracaksın! İslam medeniyeti kurulmadığı bir ülkede medrese, camii inşaa etmenin bir manası yoktur.” Öncelik insanlara camiilere, medreselere, okullara niçin gitmesi gerektiğini ve önemini anlatacağız ki sonraki nesiller yaşadığı toprakların manasını idrak ederek yere bassınlar!

(*) Marmara Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi, MAMER Akademik Kurul Üyesi, Yardım Köprüsü Vakfı Başkanı

Alakalı